Dirsekte ulnar sinir sıkışması, tıbbi adıyla kubital tünel sendromu, karpal tünel sendromundan sonra en sık görülen sinir tuzaklanması hastalığıdır. Ulnar sinir dirsek hizasında dar bir tünelden geçer ve bu bölgede sıkıştığında elde uyuşma, karıncalanma, ağrı ve güçsüzlük gibi şikâyetler ortaya çıkar. Özellikle uzun süre dirseğini dayayarak çalışan kişilerde, tekrarlayan bükme hareketi yapan mesleklerde ya da geçirilmiş dirsek travmalarında sık görülür.
Uzun yıllardır bu hastalıkta hangi tedavi yönteminin daha etkili olduğu tartışılıyor: cerrahi mi, yoksa konservatif (ameliyatsız) yöntemler mi? Bu soruya yanıt, 2025 yılında güncellenen kapsamlı Cochrane araştırması ve daha önceki Boone ve arkadaşlarının (2015) klinik derlemesiyle birlikte artık daha netleşmiş durumda.
2025 Cochrane Verileri Ne Diyor?
Cochrane araştırma ekibi, ulnar sinir sıkışması yaşayan yüzlerce hastayı içeren 15 farklı klinik çalışmayı inceledi. Sonuçlar oldukça dikkat çekici:
- Basit dekompresyon (siniri sıkıştıran dokuların serbestleştirilmesi) ile sinir transpozisyonu (sinirin yerinin değiştirilmesi) arasında belirgin bir fark bulunmadı. Yani “daha büyük cerrahi” her zaman “daha iyi sonuç” anlamına gelmiyor.
- Hafif olgularda, aktivite değişikliği, dirsek koruyucu ateller ve sinir kaydırma egzersizleri semptomları hafifletebiliyor. Bu yöntemler, özellikle ameliyat öncesi ilk basamak olarak öneriliyor.
- Kortizon enjeksiyonu gibi uygulamaların faydasını destekleyen güçlü bir kanıt bulunmadı.
- Yeni araştırmalarda dekstroz enjeksiyonu ve elektriksel stimülasyon gibi yaklaşımlar umut verici görünse de, bunların etkinliğini doğrulamak için daha geniş çalışmalar gerekiyor.
Boone ve Arkadaşlarının 2015 Bulguları Ne Söylüyor?
Boone, Gelberman ve Calfee’nin 2015’te Journal of Hand Surgery dergisinde yayımladıkları derleme, günümüzde hâlâ sık referans verilen klinik bir kaynak. Bu makale, tedavi yaklaşımını belirlerken hastalığın şiddeti, semptom süresi ve sinir iletim testleri gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguluyor.
Yazarlar ayrıca basit dekompresyonun hafif ve orta vakalarda yeterli olabileceğini, ancak sinirin instabil olduğu veya ileri derecede hasar bulunduğu olgularda anterior transpozisyonun tercih edilebileceğini belirtiyor. Bu yaklaşım, Cochrane 2025 güncellemesinin sonuçlarıyla da büyük ölçüde örtüşüyor: her iki kaynak da tedavinin “tek tip” değil, hastaya özel planlanması gerektiğini savunuyor.
Ne Zaman Cerrahi Düşünülmeli?
Eğer uyuşma ve güçsüzlük sürekli hale gelmişse, kaslarda erime başlamışsa veya sinir iletim testlerinde ileri düzey sıkışma saptanmışsa cerrahi tedavi gündeme gelir. Ancak hafif ve orta düzey olgularda, cerrahiye geçmeden önce konservatif yöntemlerle birkaç aylık bir takip dönemi oldukça değerlidir.
Kubital tünel sendromu, doğru evrede tanındığında çoğu hastada ameliyatsız olarak kontrol altına alınabiliyor. 2025 Cochrane verileri ile Boone ve arkadaşlarının klasik 2015 derlemesi birlikte değerlendirildiğinde, cerrahinin her zaman ilk seçenek olmadığı; hastaya, semptomun süresine ve sinir hasarının derecesine göre karar verilmesi gerektiği anlaşılıyor.
Dirseğinizi uzun süre bükük tutmamaya, sert yüzeylere dayamaktan kaçınmaya ve hafif belirtilerde erken dönemde bir beyin ve sinir cerrahına başvurmaya özen gösterin.